ÇOK DEĞERLİ DOSTLAR;
Blokta yer alan konu başlıkları arşiv adı altında görünmektedir. Blogun içeriğinde İslamın başlangıcından sonra geçirdiği evreler farklı başlıklar altında incelenmiştir. Blokta ana başlık olarak Kuran a yönelme ve anlama çalışmaları yer almakla birlikte mezhepçilik ve bölücülüğü telin vardır. İslam'daki büyük kopuşun nedenleri incelenmiş, şii, şia ve şiacılarla ilgili araştırmalara yer verilmiştir. Tevhitte birleşmenin adresini bulma cabaları vardır. Allah resulüne yönelik sapkın anlayışlar ile Kuran'da gecen resul açıklanmaya çalışılmıştır. Toplumlardaki sünnet algısı ile Kuran da geçen arasındaki çelişkilerden söz edilmiştir. Kavga değil, tekfir değil, iftira ve karalama değil birleşmeye atıf vardır. Müminlerin bir birini sevmeleri ve tahammül etmeleri elden geldiğinde işlenmeye çalışılmıştır. Tevhitte birleşmek üzere ALLAHA EMANET OLASINIZ.
Allah'ın insanlığa gönderdiği dinler, tarih boyunca inananlar tarafından bozula gelmiştir! Buna karşın yüce yaradan, şirkten uzak kalmaları için, kavimlere sürekli peygamberler göndererek tevhitteki yozlaşmanın önüne geçmeyi amaçlamıştır. Ne yazık ki, insanoğlu her dönemde haddini aşmıştır. Kimileri dini yetersiz bulup artırımlar yaparak, kimileri azaltarak! Kimisi geçmiş kültürlerini. asabiyet ve kavmiyetçiliğini, aile kavgalarının sebep ve sonuçlarını zamanla dinselleştirmiştir! kimileri de dinden çıkar sağlamayarak sürece bir şekilde zarar vermişlerdir!...En basit bir örnek verecek olursak; Hz Musa kavmini kızıl denizden geçirdikten sonra kırk günlüğüne ayrılır. Geri döndüğünde kavminin samiri isimli altından yapılmış böğüren bir ineğe taptığını, öncülerinin de Musa da böyle istiyordu dediğini Kurandan okuyoruz. İnsan tabiatı böyle bir şey. Henüz 40 gün içinde tüm gerçeği bilip görmesine rağmen sapması neyin göstergesi!
Hz. Muhammed sonrası da, söz konusu olumsuz etkenlerin aynısının kendini göstermesiyle İslam içindeki yozlaşma da diğer dinlerin kaderine mahkum olmuştur!. Başlangıç olarak zorba ve adaletsiz yönetimler, muhaliflerini sindirmek ve gözden düşürmek, hükümranlıklarını sürdürmek adına toplumdaki huzuru adaleti, sosyal ilişkileri alt üst etmişlerdir! Allah’ın kitabının toplum tarafından yeterince anlaşılması için caba göstermek şöyle dursun, geriye dönük bir takım rivayetler uydurarak haklılıklarını topluma kabul ettirme yöntemini kullanmışlardır. İç ve dış çatışmalar yüzünden Kuran’ı anlayan insanların bir bir ölmesi, yaşayanların da yönetimden uzak durması bu zihniyetin ekmeğine yağ sürmüştür! Yeni Müslüman olmuş geniş halk kitleleri dinini Kuran’dan öğrenme imkanı nerdeyse kalmamış bir ortam! İnsanlar bu açlığı bir şekilde doldurması gerekiyor! Bu konularda yeterli rivayet de yok!! Bunu nerden anlıyoruz? Hz. Ebu Bekir sahabenin yaşadığı dönemde bütün valilere genelge göndererek hadisleri toplatır. Toplam 500 hadis çıkar. Bu kadarın içinde bile çelişkiler görünce Allah resulü bize Kuran’dan başka emanet bırakmadı diyerek onları yok ettiriyor. Çünkü insanlar Kuran’ı anlıyor, Allah resulünün örnekliğini içlerine sindirmiş vaziyetteler! Sadede yani sonraki o karmaşa dönemine dönersek, Müslüman toplumun din adına bildikleri Allah resulünden beri nesiller arası yaşanarak gelen ibadetlerden anladıkları kadardır! Sahabe dönemindeki derinlik maalesef kalmamıştır!
Bu karmaşa içinde din adına yaşananlar!!
Kuran zaten anlaşılmıyor! Şiilere göre Kuran’ı ancak temiz olanlar anlar ve açıklarlar! Onlar kim? Ehlibeyt. Dolayısı ile ehli beytin her söylediği söz Kuran’ın anlamıdır!. İktidarın iddiası da, Kuran’ı en iyi kim anladı? Elbette Allah resulü ve onun varisleri!! ! İktidar ile muhalefet arasında kalan geniş halk kitleleri, muhaliflerin dinde olmayan bir takım şeyleri itikat konusu yapmasına karşı mesafeli durarak, her ne kadar iktidarın zulmünü desteklemiyorsa da, muhalefetin aşırılığına karşı iktidarın din adına ortaya attığı şeyleri kendilerine daha yakın hissettiler!! Biz dini anlamada ehlibeytin değil peygamberin ve onun varislerinin sözlerine bakarız! Argümanını kullanmaya başlarlar. Büyük kopuşun alt yapısını oluşturan bu iddiaların altının doldurulması için iki tarafta da hadis borsası oluştu!. Bu oluşumların bir tarafında ehlibeyt, diğer tarafta da peygamber adına hadis uydurma faaliyetleri başlar! Bu o kadar meşrulaşır ve önemsenir ki, hadis uyduranlar bununla cennete bile gideceğine inanmaya başlarlar!. Her iki tarafta da dinde olmayan bir sürü hurafe ve yalanları hem peygambere hem de ehlibeyte söyletmişlerdir. Bunlarla kalsalar ya! Bu yalanları kullanabilecekleri ayetlerin altına koyarak Kuran’ı da bu sürece ortak etmişlerdir! Bugün ayet anlamlarına bakıyorsunuz, aynı ayet şiilere farklı, Sünnilere farklı bir şey söylüyor!!. Daha doğrusu söylettiriliyor! Bu da haşa Allaha yaptırılmaya kalkışılıyor! Allah'ta tezat olur mu!!?
Sürecin devamında, insani yorumlar, iyi niyetle, belirli zamanların sorunu çözme konusundaki fıkıh hükümleri, içtihatlar, farklı kavimlerden gelen kültürler, dinde olmayan binlerce şey dinden sayılırken, Kuran’ın hüküm belirlemede adı olsa da, etkisiz yetkisiz sevgi ve saygı boyutunda duvarlara asılı bırakılmıştır! Kitabı anlamayı değil de okumayı amel edinenler, ne hikmetse Allah resulünden yaklaşık iki yüz elli üç yüz yıl sonra metin tenkidi yapılmadan toplanarak Kuran’a, ahlaka, akla ve kendi kendisi ile çelişen doğru ve yanlışın iç içe geçtiği Allah resulüne mal edilen rivayetler yığınını anlaşılır ilan ederek, Kitabın yerine oturtmuşlardır!. Tabiri caiz ise tevhit ameliyat edilerek reforma tabii tutulmuştur. İslam kılıfı ile İslami ritüellerinde içinde olduğu nerdeyse yeni bir din ortaya konmuştur! Daha sonraki nesiller bu tezgahı fark etmeden söz konusu rivayetlerin bir çoğunu ne yazık ki, Kuran'ın anlamı zannı ile din haline getirmişlerdir. Çelişkili rivayetler; günümüzde bir kısım Müslümanların tüm hadisleri reddetmesine, bir kısmının dinden uzaklaşmasına bir kısmının ateist ve deist olmasına neden olurken, diğerlerini de geçmişte gruplara mezheplere, meşreplere, daha sonrada tarikatlara bölünerek parça parça olmasına neden olmuştur!. Farklı rivayetleri benimseyen her bir grup, kendilerini hak diğerlerini batıl görmesi yüzünden, kardeş olmaları gereken müminler bir birini kafir ilan etmeye başlamışlardır. Bugün her bir grup kendilerinin hak olduğunu ayetlere ve hadislere dayandırabilmekte Kuran ve hadis herkese farklı şeyler söylenilmektedir! Bu ihaneti zamanında görüp, Müslümanları Kuran'a ve nebevi sünnete çağıran Hasan Basri ve İmamı Azam, Akif ve sonraki alimlerimiz ya cezalandırılmış yada itibarları yerle bir edilmiştir. Rahatını bozmamak için, ne hale düştüğümüzü görmek istemeyenler, gelecek tepkileri göze alamayan korkaklar, hakikati gördüğünde kafalarındaki dinin bozulacağı endişesi içinde olanlar, ya susmaktalar! Yada çıkarlarına dokunduğu için bu gerçeği söyleyen herkese bütün çirkinliği ile saldırabilmekte!...
Gelinen nokta!..
İslam toplumları aklını kullanmayıp hurafe bataklığına saplanması yüzünden, bilimsel, teknolojik, sosyal ve ekonomik gelişmelere ayak uyduramamış, topraklarını kaybetmiş birçoğu batılıların sömürgesi olmaya mahkum olmuşlardır! Kaynaklarını akıllıca kullanmamış emperyalist ülkelere peşkeş çekmişlerdir.! Bu kadar aymazlığı, gerilemeyi kimileri batılıların oyununa, kimileri Müslümanların tembelliğine, kimileri de Kuran’ dışı uydurulmuş dinin insanlardaki düşünme akıl etme yetisinin yok edilmesine bağlamıştır.
Neticede, günümüz Müslümanları tarihte hiç olmadığı kadar fakir, ezilmiş, aşağılanmış, zelil ve tefrikalara bölünmüş haldedir. Karnı toklar acın haline ortak olmamakla birlikte, aşağılık bir hayat sürmektedirler. Açlık ve yokluk içinde olanlar eğitimden yoksun kaldıklarından kötülük üretenlerin etkisinde her yeni gün farklı amaçlara yönelik kullanılmaktadırlar! Kısaca Müslümanlar bir birine düşürülmüş, bir birini öldürmeyi dinin bir emri hatta cihat sayma hadsizliğine düşmüş yada düşürülmüş durumdadır! Bütün bunlar yetmiyormuş gibi kendilerine yeni tartışma, kavga ortamı oluşturmada son derece maharetli olduklarını da göstermişlerdir! Daha önce mezhepler ve tarikatlar üzerinde yürüyen tartışma, bu seferde dinin kaynağı “Kuran mı, hadis mi”.?...Alanına kaydırılmıştır!!!!.
Bir sorun varsa ki, var! Asırlardır saklanmaya çalışılıp bir türlü üstü kapatılamayan bir tür tevhit ve şirk' in mücadelesi artık ap açık ortaya çıkmıştır! Mesele din üzerinde oynanan oyunların bozulup hakikate ulaşılması ise, Maksat rızai ilahi kazanmaksa, önümüzde örneğimiz var. Allah'ın resulünün övülen örnekliği ve bunların neler olduğu açıkça kitapta belirtilmiştir
Allah’ın dininin aslına dönme konusunda atılacak her adımda, kavga etmeden, bağırıp çağırmadan, tartışmaların ön yargısız bir şekilde sürdürülmesi, tevhidin, adaletin, aklın, şefkatin, özgürlüğün, mübaşire nin öncülüğünde Müslümanların fabrika ayarlarına dönmesi yönünde bir cabaya güzel bir katkı sağlamak varken...!
Kendimiz gibi düşünmeyenlere karşı bu çirkinlik, ötekileştirme, iftira, şahsiyetlerini yok etmek...! Bütün bunları kimin için, kim adına, neden yaparız? Hem de din Allah'ın, kavga niye bizim! Üstelik O böyle bir kavga istemezken! Bu çirkinlikten bir Allah rızası çıkar mı!..? Çıkmayacaksa insan kaybedeceği şeyin kavgasını yapar mı?
DETAYLI BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKİ TIKLAYIN LÜTFEN